aaah ah nerde o eski yarışmalar? ailecek dizilirdik televizyonun karşısına, herkes tahminde bulunurdu o seçilecek, bu seçilecek diye, bir yandan meyveler yenir, bir yandan çaylar içilirdi. aile büyükleri lafı bir şekilde hülya'nın el koyulan tacına getirir, onun adına üzülürdü. babayla dayı jüridekilerin ne kadar şanslı olduklarından dem vurur; hıncal üzerine espriler yapardı. mayolu geçiş esnasında, karılarının gazabından korkar çıt çıkarmazlardı. o esnada evin ergeninin ne hikmetse çişi gelir, tuvalette bir müddet takılırdı.
şaka la olmazdı böyle şeyler. başlarım nostaljisine, bunun da nostaljisini yapacaksak ohoooo. ha ama derseniz, "ses dergisinin yarışması ne biçimdi ama yaa" diye, o zaman travis'e başvurun derim. ancak onun yaşı kurtarır o mevzuuyu lsdkfjlsdfjs.
mevzu şu aslında, geçen gece yatmadan evvel zap yaparken bir kızceyize denk geldim. tam ben o kanala geldiğimde, perküsyon çalıyorum dedi kızceyizimiz ve hemen arkasında duran tumbanın başına geçti. böyle yeşillik bir ortam burası. arkadan bir müzik verdiler ve kızceyizimiz başladı tumbanın sol tarafını dövmeye. ben de öyle yarı uyur bir halde bekliyorum ki bir atak yapsın, ne bileyim en azından tumbanın sağ tarafına da biraz meyletsin falan ama nerdeee. hanfendi, "tok toko tok toko tok toko" diye bir ritm tutturmuş, ki onu bile tutturamıyor, biteviye dövdü tumbanın sol yanını (sol yanım yoruldu anam sağ yana yaslan). o an gözüm kanal logosuna gitti gayri ihtiyari ve kanalın kral tv olduğunu gördüm. dedim heralde bir yetenek yarışması mı, bir ne bu?! o ara hanfendi hala o mittiş ritmi devam ettiriyor. bir iki üç dakika tumabının sol yanını dövüp, artık o sol yandan ona karşı bir atak gelemeyeceğine hükmettikten sonra, sağ yana da girişti. böyle bir sol yan, bir sağ yan, üç sol yan falan, dövdü durdu zavallı tumbayı. ben de sabırla bekledim olay nereye varacak diye. meğer bu hanfendi bir türkiye güzeli adayı değil miymiş a dostlar (aaaaa!). yaaa.
bacım sen ne yapıyorsun? sana kim dedi biz güzelin davulcu olanından hoşlanırız diye? hayır, bu tumba dediğin şey matah bir şey olsa, zamanında cem özer çalmazdı. sen sallasana orada dünya barışı, savaşlar dursun, sihirli değnekle hamur açmak falan diye?! ne işin var tumbayla, tulumbayla senin?! üşenmeyin bulun o görüntüyü arkadaş. ya da ne bileyim bekleyin kral tv karşısında elbet denk gelirsiniz. sinirlerinizi sınamak için bundan daha büyük fırsat bulamazsınız.
videoyu bulamadım ama kızceyizimizi buldum. aha burda!
27.04.2009
Güzel Ne Güzel Olmuşsun Dövülmeyi Dövülmeyi
gönderen: kaba şimşek saat: 21:00 5 yorum
etiketler: kaba şimşek, miss turkey 2009, seda tosun, tumba
21.04.2009
Her Eve Lazım Değil
Yolu gündüz televizyondan geçmiş herkes en az bir kez "Her Eve Lazm" ile karşılaşmıştır. Gitti Gidiyor'da çok daha kalitelileri yarı fiyatına kolaylıkla bulunabilecek abuk sabuk 3. sınıf Tayland Çin Kore mallarını %300 karla kaktırmaya çalışıyorlar. Zinbo 1600 Watt Süper Penis Büyütücü, Pollyanna Pozitif Yaşam Seti, Orrayt Çift Hatlı Kendiliğinden Çaldırıp Kapama Fonksiyonlu Cep Telefonu, Bitanebilekılkalmadı Epilasyon Seti, Axxo Rip'i Divx'i Full HD Kalitesinde Gösteren Mokoko Divx Player vs. şeklinde ürünler. Sahrap Soysal ve Ziya Kürküt sunuyorlar.
Ziya Kürküt'ü seviyoruz, itiraf edelim. Sevilmeyecek bir adam değil. Eğlenceli, samimi, geyik. Sahrap Soysal ise, yaşlanmış Esra Ceyhan halleriyle, bu blog yazısının konusu maalesef ki.
Belli ki bir kimya yaratmaya çalışmışlar. Kah Sahrap Hanım'n kafası teknolojiye basmadığı zaman devreye girsin, kah erkekleri de ilgilendiren ürünleri tanıtsın diye Ziya Bey programa monte edilmiş, neşe katıyor. Sahrap Hanım da ağırlıklı olarak kadınlara ürünler sunan bu satış programında bilgilendirici teyze rolünde. Ve fakat o ne samimiyetsizliktir yüce rabbim.
Reklam böyle bir şeydir, tamam. Ürünü pompalarsın, olayı odur, eyvallah. Reklamın özünün objektif ve samimi olmadığı bir gerçektir. Ama Sahrap Hanım'ın yaptığı şeyin adı "reklam" değil bence. "Söylediğin en iyi yalan, inandığın yalandır." sözünü doğrularcasına paralıyor kendini ekranda. Kameranın içine baka baka, "Süper bir şey bu ya!", "Sence de mükemmel değil mi Ziya?", "İnanamıyorum, bu ufacık alet mi yapıyor bunu??? 3 yıl mı gidiyor şarjı? İnanamıyorum Ziya!!!" gibi birbirinden beter hallere bürünüyor. Ziya Kürküt de "Tabii tabii, müthiş bir şey her eve lazım. Uzaya göndersen atmosferden geçecek kadar sağlam biliyor musun?" falan diyor. Ciddiyetten eser yok adamda, geyik arasında ürünü pompalıyor. Dediklerinin ne kadar ve daha önemlisi hangi cinsten ciddiye alınacağını gayet dürüstçe kodluyor, gerek tonlamasıyla, gerek vücut diliyle. Sahrap Hanım'sa gerçekten gerizekalı olabileceğimizi düşünüyor (ki iki üç senedir bu programın olması, kanalın açık olması binlerce gerizekalı olduğunu gösteriyor.) ve buna gönülden inanıyor. O an o iş reklam olmaktan çıkıyor; insanların gözünün içine baka baka yalan söyleme moduna geçiyor. Sahrap Hanım da iticiliğin dibine vuruyor. Resmen iç kaldırıyor.
Keşke birileri bu kadar ciddiye almasa da maaşının verileceğini kendisine söylese.
gönderen: Emre A saat: 14:39 8 yorum
etiketler: her eve lazım, kanal d, radioheadbanger, reklam, sahrap soysal, televizyon, ziya kürküt
11.04.2009
Tiyatrocu Olmanın Getirdiği Dokunulmazlık
Yurdum entelektüel algısının en elit hezeyanıdır bu. Kendimi bildim bileli böyledir bu. Tiyatrocu olunca üstün bir insan olunuyor bu memlekette. Ki bizim tiyatrocuların çok şişirildiğini düşünüyorum. O iğrenç komedilerde vasat dramlarda aynı mimiklerle aynı jestlerle 23923 yıl devirmiş insanlara "duayen" deniliyor. Birbirinden kötü yazılmış oyunlarda oynuyorlar. Fakat süper kahraman gibi anıldıklarından içine girdikleri işin müthiş'e öykünmemesi ciddiye alınmaması imkansız.
Mahsun Kırmızıgül senarist/yönetmen oldu bu ülkede sldfkj. Kimse "hadi len" diyemiyor çünkü ağır tiyatrocular oynuyor filmlerinde. Direkt bir saygı çizgisi oluşuyor. Kimse o tiyatroculara "Mahsun kim arkadaş ya, ne işiniz var filminde ne alaka? Sanata n'oldu paraya mı sattınız?" demiyor diyemiyor. Çünkü bu tiyatrocular sanat aşığı sanat için hayatını vermiş sanattan maddi hiçbir şey kazanamamış zavallı ama onurlu müthiş insanlar olarak biliniyorlar. Ama parayı bastın mı oynamayacakları dizi, oynamayacakları reklam, oynamayacakları film yoktur. Erkan Can gibi özellikle neslimiz tarafından "büyük tiyatrocu" olarak anılan (ki neslimizin kendisinin tiyatro oyunlarına yetiştiğini hiç sanmıyorum, bu seneki "Sürmanşet" oyunundan önce 10 yıl tiyatroya uğramamış) adamı "Mahallenin Muhtarları"nda omzunda maymunla tanıdık yahu hahahah. Senelerce "Uyyy babacuğum" dedi. "Adamın götünden kan alırlar Kamil." deyince kral olabiliyor. Bu konuya da derinlemesine gireceğim sonraki yazılarımdan birinde.
Altan Erkekli? Mütemadiyen tiyatro tiyatro sanat sanat diye dolaşan bir oyuncu. Süper de bir oyuncu. Ses kullanımı mimik kullanımı inanılmaz seviyede. De, bu nedir abi ya:
Bu mudur şimdi?
gönderen: Emre A saat: 14:26 19 yorum
etiketler: radioheadbanger, tiyatro, tiyatro oyuncusu