14.01.2009

Beck'leme Yapma Ticari, Dinlemeye Devam Et!

Beck Beck Beck... Neresinden tutacağımı bilemiyorum. Aslında bu müzik dehasını tutabilir miyim, onu bilmiyorum.

Beck, son çeyrekte Amerika'dan çıkmış en ciddi müzisyenlerden biri bana göre. Yaptığı cıvıklık tınısı yüksek müziğe rağmen bu konuda oldukça iddialıyım. Ki bunda bıyıklarımı bile çalabilecek bir multienstrumanist olmasının payı gerçekten yok.


Beck Hansen ile Sea Change sayesinde 2002'de tanıştım. 15 yıllık kariyerinin son 7 senesine tanıklık ediyorum yani. The Golden Age, Paper Tiger, It's All in Your Mind, Lost Cause; Beck'e inanmak için yeterli kanıtlar benim müzik evrenimde. Aslında Beck'i tanıyanlar debut'u Mellow Gold (1996) ile, yani "Loser" ile tanırlar. Fakat o tanışıklık pek öteye gitmez. Beck'in devrimi sayabileceğim Sea Change'den 3 yıl sonra gelen Guero ise, benim Beck sempatimin hayranlığa dönüştüğü yerdir. Bir insan evladının kafasının "Hell Yes" gibi dünyanın en güzel ve o derece tuhaf şarkılarından birini inşa edebilmesi için nasıl çalışması gerektiğini hala merak ediyorum.




Albüm baştan aşağı postmodern şaheserlerle dolu. Bugün "Ben müzik dinliyorum." diyen her insan evladının arşivinde olması gerektiğine inanıyorum. Devamı niteliğindeki "The Information" ise, Radiohead'in 6. üyesi ve prodüktörü Nigel Godrich'in Beck'e geri dönüş albümü olarak, yine harikaydı. Beck kendi sound'unu yaratmayı başarmış bir ibiş olarak artık gerekli izini bırakıyordu.

Bu girizgahtan sonra günümüze gelirsek; yıl 2008 ve Beck "Modern Guilt" ile karşımızda. Bu sefer Danger Mouse ile çalışmış. Kendisini Gorillaz'dan ve bir başka kaldırım taşı projesi Gnarls Barkley'nin bonus kafası olarak biliyorsunuz. İşte bu adamlar hep aynı frekanstaki müthiş varlıklar. Onları dinlemeyi, onlarla takılmayı seviyorum çünkü frekansımız aynı. "Neden bahsediyorsun?" diyeceksin; söyleyeyim. Gnarls Barkley'nin inanılmaz albümü The Odd Couple'ın prodüktörlüğünü Nigel Godrich yapmış. Yer değiştirmişler yani.

The Odd Couple hayvan gibi güzel bir albüm olmasına karşın, Modern Guilt'in güzel olmadığını söylemiştim. Çok acele etmişim, tükürdüğümü aynen yalıyorum. Bu adamlarla aramdaki fark da bu zaten. Şahane bir şey olmuş bu yahu. Adamlar hakikaten farklı bir albüm yapmışlar ve bu yüzden hazmedene kadar, alışana kadar zaman geçiyor, "beğenmeme" algısı oluşuyor. Fakat modern müzik ufku açısından bir açacak olduğunu kabul etmek gerekir bir süre sonra. Ettim ben de. 30 dakika değil de 1 saat olsaymış keşke. Beck'in sözleri kendini aşmış, her zamankinden katbekat keyifli olmuş dinlemesi. Şarkılar paramparça, darmadağın; her tarafı ayrı oynuyor. "Orphans" ile açılan bu güzellik, albümün krallığını fark etmemi sağlayan "Gamma Ray" ile devam ediyor. Hiç ağlamayan ve 2 ayda altı yaşına gelen bir bebek kadar hoş.



Chemtrails, Modern Guilt, Youthless ve müthiş Walls; bunlar olağanüstü şarkılar. Yarım saatlik albümün ilk yirmi dakikası yetiyor. Evde otururken dinle, yolda yürürken dinle, spor yaparken dinle, bunalım yaparken dinle; her türlü gideri var. Bu bence bir albüm için en önemli kriter. Bir "OK Computer"ı spor yaparken dinleyemezsin mesela, koşu bandında durup seni duvara yapıştırmasını istersin. Ya da "Deserter's Songs"u yolda yürürken dinleyemezsin. "Synkronized" ile bunalım yapamazsın. Bu birbirinden harika albümlerle bunları yapamazsın, ama "Modern Guilt" bu kudrette, gündelik hayatta sırıtmayacak ama farklı da olabilecek bir sound'a sahip. Tapıyoruz.

Son 2-3 haftadır Beck'e abartılı şekilde abandım. Ve 26 yıllık şu ömrümde, bir tane Beck fanatiğiyle karşılaşmadığımı fark ettim. Beck gibi bir hastanın "Everybody's Gotta Learn Sometimes" ve "Loser"dan ibaret olması reva değil. O yüzden her yere şunu yazıyorum:

"Beck dinleyin. Onu çok sevin."

9 yorum:

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Devil's haircut !!!!!!!!

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Sanıyorum Odelay albümü idi. Dinliyorum böyle. O yıllar gencim, punkım, leşim! Neyse diyorum adam da amma neşeli. Neşeli bile değil gibi ama hiç bişey hissedemiyorum dinlerken albümü. Güzel bişey ama ne bileyim. Neyse sonra romantik bi parça bşladı. Oh be dedim. Biramı açtım dinliyorum. Uzaklara dalmaya çalışıyorum. Aaaa bir de ne duyayım? Şarkı bi eşşeğin anırması ile finallendi. Ben halıya dalmış gözlerimle kala kaldım elimde biram. Kahkahalar attım. Hayvan Beck !!!

Emre A dedi ki...

sen hiç ormanda beck gördün mü? ben de kahkaha attım ama random olarak yansıtmıyorum bunu.

saygılar.

headcleaner dedi ki...

Beck'i tanıyanlar debut'u Mellow Gold ile (1994) ve dolayısıyla Loser ile tanırlar elbette ancak bu tanışıklık burada kalmaz. 1995 yılında Perry Farrell'in baskısıyla Lollapalooza'ya katılan ve 96'da çıkacak Odelay'den şarkılar çalan Beck sadece Loser olmadığı sinyallerini de vermiştir. Odelay 96 yılında piyasaya çıktığında türkiyede de oldukça beğeni kazanmıştı. Akabinde hakettiği yeri bulamadığı/unutulduğu/gözardı edildiği konusunda hemfikir olabilim ama öyle "öteye-beriye gitmez" de dememek lazım :)

Emre A dedi ki...

demişim bile çok geç :) istisnalar kaideyi bozsaydı usame bin laden yakalanmış olurdu.

headcleaner dedi ki...

mellow gold'un tarihi de çok geçti ama düzelmiş... demek ki bazen çok geç olmayabiliyormuş

Emre A dedi ki...

çok değil 2 yıl, zaten düzelmemiş sen düzeltmişsin. "15 yıllık kariyer" demişim ama 96 yazmışım. her şeyi birbirine karıştıran bi insan olarak nette sağa sola bakarak yazmalıyım artık eet. değişen bi şey yok yani benim için.

headcleaner dedi ki...

birşey yazarken kaynaklara göz atmakta fayda olabilir.

Emre A dedi ki...

2 senelik hatanın çok bi önemi olduğunu düşünmüyorum. hele şu yazıda.